Empedokles

Yayınlanma Tarihi: 01.02.2016

Etiketler: e.min, empedokles

Selam sana Empedokles
Senden habersizken, sana çıkardı soruları olan bu kadını arayışları
Nice zamandır
Yol boyu
İyi insanlar beni anladılar
Yüce gönüllülük gösterdiler
Onları dinlememe, birlikte yol almama müsade ettiler
Selam olsun onlara da, paylaşmayı azalmak saymadılar
 
Sabahları heyecanla uyandım
Ayazını soluyarak
Yeditepe’nin taşlı yollarını yürüdüm
Sınıfta olmaya, sırada oturmaya hemencecik alıştım
Dinledim...
Düşündüm...
Günlerimi asırlar ötesinden satırlarla doldurdum
Gün geldi, bir ödev buldum
Sen olmalıydın o... sana olmalıydı
Eğreti olan hiç bir şey tutunamazken ruhta ve zamanda
Tutunmuş düşüncelerin... metinlerin
Evet, bir tek sen değilsin bunu başaran
Beni şaşırtan
Su, ateş, hava ve toprak hep orada ama
Sevgi ve nefretle yoğuruşun başka
Daha önce duymamıştım
Dokundun bana...
Rastlar mıyım ileride buna veya benzer bir sava?
Bilmiyorum
Bu gün
Bir kez daha, sen anlat bana
 
Ey, Yeditepeli soruları olan kadın!
Gönerek öğretileri sağlam yüreğinin derinliğine
Güler yüzle saf düşüncelerle gözetirsen
Bütün bunlar ömrün boyunca ayrılmazlar senden
Çok şey kazanırsın bunlardan başka, büyürler zira  (B 110)
Sen zaten farkındasın
 
Yaklaş
Gel otur şu banka
Bu, düşün ve yaşam yolculuğunda
Şaşırtmaz sanırken hiç bir şey, şaşırttı şaşkınlığın da beni
Söyleyeceğim şimdi sana en baştaki öğeleri
Şimdi gördüğümüz bütün şeylerin meydana çıktıkları:
Toprak ile bol dalgalı deniz, nemli hava,
Titan aither, çepçevre saran bütün çemberi. (B 38)
Parlayan Zeus, hayat veren Hera, Hades,
Nestis, göz yaşlarıyla besleyen dünyaya kaynaklarını. (B 6)
Bilirsin zaten sen bunları
Element kavramına dönüşüp hakim oldu zamanda bu dördü
Var olan herşey ya onlardan, ya onlardan ötürü
Yok olmak ve var olmak insanın aklında
Bakma sen yanlış kavrayışlara
Herşey karışır ve ayrışır yalnızca
İşte orada
Gâh sevgiyle toplanır bir olur bütün şeyler
Gâh da ayrılırlar yine tek tek nefretin kiniyle (B 17)
Bu ikisinden boş kalmayacak uçsuz zaman (B 16)
Bir hareket ettiren var herşeyi
Neden şaşarsın buna
 
Soytarı bir rüzgarın bir kadının saçlarını aniden karman çorman ediverişi gibi
Kolayca olur bütün bunlar
Çektiren ittiren
Birleştiren çözen
Olduran bozduran
Vesaire
Ve dahi
Hiçi, tüm ve tam yapan
 
İşte o odur sevgi-nefret tahterevallisi
Biri inerken kalkar öbürü
Değiştiği görülmez
Budur yasa budur düzen
Düzen mi dedim!
Evren... evren
Eviren
Dönüştüren
Başkalaştıran
Sen değil misin kainatı bir öpüşte bulan
Toprak olup, güneşe, yağmura, rüzgara sahip olmakla bir sayan
Kendini bildiğinden beri yaşadığı herşeyi, bir parçası yapan...
Böyle birşey olmalıydı kainatı başlatan
 
Yine sensin
Kumdaki silis ile alkaliyi, Demir ile ufalayıp elersin
Kaçamazlar,  yazgılarında var, dersin
Ne “sadece burada ve şu anda”
Ne de “geçmişin sönmemiş küllerinden uzakta”
Toz haline gelmelerine mani olamazlar
Ne zaman durur bu serüvende, ne de yüreklerin kor sıcaklığı
Erirler
Geçerler birbirlerine
Bu karışmışlık
Cam...
Soğuduğunda bile, kimya terminolojisinde hala ‘sıvı’ olarak tanımlanacak
Ve doğalca iletecek onları birbirlerine.
Camın ardı ve önünde
Biri sudur
Biri denizin toprağı, kum
Cam onları ayıramaz, ancak iter birbirine
Sevişen değil karışan bedenleri aramadın mı hikayende
 
Ruhun aynası gözleri o kadının, nasıl da yosun yeşildi
Hayretle öğrendin ki, cama yeşil rengi veren içindeki Demir’di
Bambaşka bir anlam kazandı “gözlerime iyi bak, orada sen varsın” diyen sözleri kadının              .                                                                                                                                          erkeğe
Toprakta suda... camda... yeşilde...
O karışmışlıkta
Dolaşırken kayboluyordu e.min
Kaçıncı kuvvetiydi bu sevginin!
Delilik sınırlarında dolaşıyoruz birlikte usul usul, deyip
Kendi kendine söylendin
 
Ne boş ne de taşmış bir şey var evren-bütününde (B13)
Doğulmadığı için ölünmezken
Artmaz ve eksilmez de
Karışımdır yalnız ve karışmışların değişilmesi
Var-olan, “doğuş” insanların verdiği addır buna. (B 8)
Bu öğeler insanda karışıp ışığa kavuşurlarsa
Yahut vahşi hayvanlar soyunda, yahut da bitkilerde,
Yahut kuşlarda - o zaman “doğmak” diyorlar,
Uğursuz ölüm kaderi, bunlar ayrılınca da.
Doğru değil söylenen, âdete göre böyle dedim ben de. (B 9)
Budur benim akıl yürütmem...
Uyarsa
 
Beni seçmenin iki nedeni vardı
Birini dedin öbürünü sakladın
Kelimelerin mi yetmedi... yoksa cesaretin?
Ben açık edeceğim burada.
Serde delilik var nasılsa
Huyumdur, saklayamam bana geleni asla
Garipsenir savlarımdan biridir
Eller kollar kafalar...organlar... bir bütünün olmadan yalnızdılar
Rastlantılar ihtiyaçlarla bir oldular
Bazen uyuşmadılar
Olanlar
Hayatta kalanlar
Bütüne götüren kombinasyondular
Sen... hayal meyal farkındasın birşeylerin
Gerçi, okyanusda damla bile değil görüp hissettiklerin
Adını koyamasan da
Yine de
Ellerin ve gözlerin hikayelerinin peşindesin
Onlar birbaşlarına
Bir şey anlatmakta
Sadece yeterli değil... bazen bütünden daha etkin
Bil ki
Bu etkinlik o yalnızlık zamanlarından
Huy canın altındadır çıkmaz
Eskiler unutulmaz
Bahsettiğim olmuşluğu ve eskiliği kolay kolay akıl almaz
 
Dinle son sözlerimi de
Denge gözet o tahterevallide
Öğrenerek çoğal
Akılla kavra
Ama
Duyguların, katalizörleri Kosmos’un, unutma
Göz ardı etme duyumsamalarını da asla
İnanma sakın hiçbir şekilde göze daha çok kulağından
Yahut uğuldayan kulağa dilinin duygularından,
Kısma hiç öteki organlardan birine güvenini (B 3)
Bun yaparken de, güvenmeden önce, denetle aklınla
 
Yeni  bir renk bulmuş ressamın çoşkusuyla
karıştır, dönüştür, harmanla
Sanattan iyice anlayan akıllı kişiler –
Yakalayıp çeşitli renklerdeki boyaları
Uyumlu birleştirirler, bundan çok, ondan az alıp,
Bunlardan da bütün şeylere benzer şekiller yaparlar:
Ağaçlar yaratırlar, erkeklerle kadınlar... (B 23)
Asla çalınabilecek zenginlikler olmaz ortaya çıkanlar
 
Bunca söz yeter anlatmaya
Ben ne demek istiyorum...
Nasıl akıl yürütüyorum....
“Anlayışın nereye kadar yeterse oraya kadar anlayacaksın” en nihayetinde
Ben kaç türlü söylesem, nafile
Bilirim elbet
Şaşkınlığın
Bari bu yaşta
Her şeyi akla bağlamaya çalışıp, onu yönetmenin kurallarını öğreneyim derken
Buluverdiklerinde
Sevgi ile nefret arasında olup bitenlerde
Sadece kutlu ve anlatılmaz zeka vardır
Hızlı düşünceyle bütün kosmosu dolaşır (B 134)
Zaman, mekan, neden gütme
Bu sözlerimi hatırla tereddüte düştükçe
Bir de
İlk gördüğünde selam et Levent’e
Tabi bu ödevinden sonra seni kabul ederse derslerine
 
Keşke felsefe, ‘Felsefe’ gibi zor yaklaşılır bir ada sahip olmasa
‘Hadi gel’ olsa mesela
Ulaşılsa
Korkutmasa
Akıllar sorularla daha çok dolsa
Cevaplar aransa
Buraları daha kalabalık olsa
 
Ama o zaman da
Zorlanılan o muğlak alanda
Yapayalnız olmaya alışmışken
Karşı karşıya geliverirsin soruları olan bir kadınla günün birinde
Su, ateş, hava, toprak
Hele ki, o sevgiden nefrete kurduğun düzen
Benim için de aynı, diyen
Seninle bir kefeye koyar kendini safça
‘Saçmalamalar’ını getirip bırakıverir dirsek çürüttüğün yıllarının kucağına
Sadece zaman var... bir tek ‘zaman’ onunla senin aranda
Ehlileşmez değil mi bazı atlar asla
Hele hoyratça hatırlatılıyorsa özgür kırlar ona
Dört nala...
Cürret bağışlanabilir mi ardında iyi niyet taşıyorsa?
Hataların af ola.[1]

 
Kaynaklar
Kavas, L., PHIL 105 Felsefe Metinleri I dersleri, Yeditepe Üniversitesi, İstanbul, 2016-2017 Güz Yarıyıl
Kranz, W., Antik Felsefe, İstanbul, Cinius-Sosyal Yayınları, 2014
 
Not
Metindeki İtalik yazılı bölümlerin kaynağı, “Die Fragmente der Vorsokratiker, griechisch und deutsch von Hermann Diels, 5. Auflage herausgegeben von Walther Kranz, cilt I ve II, 1934-1935” olup, doğrudan doğruya yazandan kalmış parçalardır.